15 Mart 2015 Pazar

Cem Yılmaz, GORA ve Nuh Peygamber



Bilirsiniz, Cem Yılmaz'ın filmlerinde anlaşılması güç espriler vardır. Hepimiz bu esprilere güleriz ama aslında anlamamışızdır. Sonra prodüksiyonun planladığı gibi bu replikler ağzımızda sakız gibi kalır. Gezinir, gezinir, esprileri kullanır hatırlar, güleriz. Şimdi bunlardan birisine değineceğim. Kemerleri bağlayın!

Cem Yılmaz 2004 yılında kamyon yüküyle parayla G.O.R.A yı çekmişti. Film sinemada 4 milyon kişi tarafından izlenmişti. Televizyonlarda daha da fazla izlenmiştir eminim. Film komik tabi gülüyoruz eğleniyoruz. Bol bol belden aşağı vuruyor falan.

Amerikanvari afişlemesiyle G.O.R.A


Filmin konusunu uzun uzadıya yazmayım dedim. İsteyen şuradan okuyabilir. Biz bizi alakadar eden kısma gelelim;


Cem Yılmaz filmin yayımlanmasından sonra belli başlı replikleri işlemeye başlamıştı. Bu bir pazarlama tekniğidir. Bu repliklerden en çok bilineni "Noolmuş?" sorusuydu.



Burada yaptığı üniversite söyleşilerinden birisinde bu repliklerden birisini hatırlatıyor. Dönem boyunca bu replikler viral bir etki ile pek çok ağızda çalkalanıp durmuştur. Peki samimi bir soruyla yaklaşacak olursak ;

"Bu çalışmaların filmin gişedeki başarısını sağlayacak olmasından başka amacı/amaçları var mıdır?"

Cevap ; - Büyük olasılıkla evet vardır.

Önce söz konusu olan esprinin geçtiği videoları inceleyelim.


Videoda mavi bir uzaylı yaratık olarak betimlenen "Rendroy" kötü adam "Logar'a" ;

- Yine bütün Dünyayı toplamışsın. Yeterince kölen yok muydu Logar?

Diye soruyor ve Logar soruya soruyla karşılık veriyor.

- Senin yüzüne Nuholmuş Rendroy?

Rendroy kızıyor. Gözleri büyüyor.

- NUHOLMUŞ?!

Logar dalgaya devam ediyor;

- Onu diyorum işte Nuholmuş.Hah hah hah hah haaa

İlk dikkat çeken detay "Ne olmuş?" sorusunun "Nuholmuş?" şeklinde telaffuz edilişiydi. Bu soru özellikle gençler arasında birbirleriyle şakalaştıkları bir kalıp haline gelmişti. Buna internette bulduğum güzel bir örnek şu ekşisözlük paylaşımıydı. https://eksisozluk.com/entry/27216136

Burada "Bütün Dünyanın kölelik için toplanışı" yaklaşımı da dikkat çekicidir.




Bir diğer videoda Rendroy Arif'i hapiste ziyarete geliyor.



Arif tersleniyor;

- Nuholdu yaratık? Sen miydin? Gene başıma ne iş açacaksınız?

Rendroy cevaplıyor;

- Bir GORA'lı olarak öncelikle senden özür diliyorum.

Arif yine aynı kalıbı tekrarlıyor;

- Nuholdu hayırdır.

Rendroy Logar'ın davranışlarını onaylamadığını söylüyor ve "Sen büyük bir kahramansın Arif" diyor. Kaçabilmeleri için onlara kapıları açacak bir kart veriyor. Kaçış planını anlatıyor. "Yoksa Logar seni ortadan kaldıracak" diyor.

Daha sonra yine aynı espri.

- Ya bişey soracam. (Dikkatle bakıyor.) Senin yüzüne nuholdu ya?

-NUHOLMUŞ!?

- Ha işte onu diyorum Nuholmuş. Böyle tövbeestağfurullah böyle bişey olmuş yaaa...


Bu bölümde de dikkati çeken nokta aynı. Soruya sanki soruyla cevap veriliyormuş gibi yapılıyor. Ama sanki bu bir cevap değil de tanımlama gibi duruyor. "Nuholmuş" ve Rendroy un cevabı da hiç anlamamış gibi değil daha çok tasdik eder gibi bir karşılama oluyor.

Bu bahis "Ne olmuş?" sorusunun arkasına gizlenmiş bir "Nuh olmuş" vurgusu olmalı diye düşünüyorum. Bu bölümde Arif, "Ne oldu yaratık?" diye sormuyor. "Nuh oldu yaratık." şeklinde bir cümle kuruyor. Bu şayet böyleyse Nuh peygamberin bir ucubeye yakıştırılması ve aşağılanması demek oluyor.

Bahsime katılmayacak olanlar sıradaki videoyu dikkatlice izlesinler. Sahnede Arif, Robot ve Bob Marley Farukla birlikte hapisten ve Logar'ın ortadan kaldırma planından kaçıyorlar. Buyrun;



Şimdi de bir kaçış sahnesi var karşımızda. Kapı açılıyor ve Bob Marley Faruk ;

"- Size uğurlar olsun ben gelmiyorum"
diyor.

Arif itiraz ediyor;

"- Ya Bob akıllı ol buradan Dünyaya dönebiliriz yaaa."

Şimdi bir de bu cepheden bakın bakalım karbon olacak mı?

Hud Suresi 41-42-43
Nûh, “Gemiye binin, onun yürümesi ve durması Allah'ın adıyladır; doğrusu, Rabbim bağışlayandır; merhamet edendir” dedi.

Gemi onları dağlar gibi dalgaların arasından geçirirken, Nuh yalnız başına bir kenarda duran oğluna: 'Ey oğulcağızım! Gel bizimle birlikte bin ve kâfirlerle beraber olma' diye seslendi.

O: 'Bir dağa sığınacağım. O beni sudan korur' dedi. (Nuh): 'Bugün kendilerine rahmet ettiklerinin dışında Allah'ın emrinden kurtulacak yoktur' dedi. Bu sırada aralarına bir dalga girdi ve o da boğulanlardan oldu.





Yani Nuh peygamberin oğlu Bob Marley Faruk gibi "Ben sizinle gelmiyorum." demişti.

Daha sonra Bob önünde hazır açılmış kapıyı göstererek kararlı bir tavırla "- Buradan çıkınca sen Dünyaya gidebileceğini mi sanıyorsun?" diyordu. Nuh peygamberin oğlu da buna benzer bir iddia ile "- Tufandan kurtulunca selamete ve öldükten sonra Tanrınızın vaadine erişebileceğinizi mi sanıyorsunuz?" gibi düşünmüş olmalıydı. Yoksa neden babasıyla birlikte hazır gemiye binmesin ve neden bir dağa sığınmak üzere arkasını dönsün ki?

İşte tam burada Cem Yılmaz kendi kompozisyonunu kurandaki anlatımdan ayırıyor ve Gavarel tiplemesi beliriyor. Bu beliriş bir yönden (haşa) Tanrının tecellisi gibi yansıtılarak kurtuluşa davet yapılıyor. Gavarel "- Bir an önce kaçın ve beni bulun." diyor.

Bob burada dumura uğruyor tabi. Karşısında bir silüet tecelli ediyor ve çağırıyor. Oysa Nuh peygamberin oğlunu dalgalar yutmuştu. Burada Bob kurtuluşa iman etmeyip sırtını dönerken araya herhangi bir engel girip onları ayırmıyor. Bob ekşi ekşi "- Bu kim lan?" diye soruyor. Arif nasıl cevaplıyor dersiniz?

- Nuh oldu! (Eliyle kitap kalem işareti yaparak!) Senin YAZDIĞIN filmelere benzemiyor değil mi?

Senaryo yazarının Cem Yılmaz olduğunu da düşünürsek bu son replikle yaptığı bağlantıyı sağlamlaştırdığını daha iyi kavrarız. Bir nevi "Kendi senaryosunu, Kuran, İncil,Tevrat ve Gılgamış destanı gibi kayıtlarda da yer alan bu Tufan anlatımıyla kıyaslayıp, ortaya çıkan farkı alaycı bir üslubla vurguluyor." diye düşünüyorum.



Bu kısım acaip işte bakın şimdi aynı sahnenin kamera arkası görüntülerini inceleyelim.


Konuyla dalga geçme vaziyeti daha da netleşiyor böylelikle. "- Çok mu merak ettin?" gibi repliklerin de ek olarak  kamera arkası görüntülerinde olduğunu ve sonradan çıkarıldığını anlıyoruz. Otomatik kapı açılırken defalarca "Beytullaaaaah" diye sesleniyor. Beytullah arapça Allahın Evi demektir ve Kuranda pek çok yerde Kabe, Beytullah ismiyle anılır. Bu sesleniş Kabenin kapısından içeri girişi, yani güvene ulaşmayı ifade ediyor olabilir.



Tabi muhtemelen içeride bu otomatik kapıları hareket ettiren bir set görevlisi de vardı ve taktığı "Beytullah" ismiyle ona kapıyı açması için sesleniyordu. Ben bu imalı seslenişle yukarıda bahsettiğim çağrışımı yaptım. Yanılıyor olma ihtimalim de göz ardı edilemez elbette.

Cem Yılmaz'ın film ve skeçlerinde kullandığı isimler de boşuna olmasa gerekir. Faruk Eczanesi ve bu sahnedeki Bob Marley Faruk güzel birer örnek. Hz. Ömer in de lakabı olan Faruk, arapça "ayırmış olan, fark eden." manasına geliyor. Bu ismi müstehcen çağrışımı sebebiyle seçtiğini zannediyorum. Yoksa Cem Yılmaz ve ekibi hiç de hakkı batıldan ayırmak için çalışıyormuş gibi görünmüyordu.

Bu ısrarlı alaycı, aşağılayıcı üslubu ve esprileri neye ve kime yakıştırmış olup olmadığından emin olmak için içinizden birisi Cem Yılmaz'ı görürse ona bir zahmet "Hayırdır Cem abi? nE olmuş?" diye soruversin.





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder